29 Mart 2008 Cumartesi

İSMAİL EBUL-İZ EL CEZERİ

M. 1153 - 1233 (548 - 630)

Cizreli büyük Kürd mucit, bilgisayarların ve kumputürün temellerini atan alim, fen ve teknik adamı, robot, saatlar, su makinaları, şifreli kilitler, şifreli kasalar, termos,otomatik çocuk oyuncakları gibi 60 makine mucidi ve dünyanın ilk sibernitik bilginidir.

Ebul-İz, Cizre Tor (Dağkapı) Mahallesinde 1153 yılında doğdu. Botan aşiretindendir. Adı İsmail olup babasının adı Rezzaz’dır. Lakabı ise, şeref, onur babası anlamında Ebul-İz’dir. Cizre’li olduğu için kendisine El- Cezeri olarak adlandırılır. Dünyada eşsiz bir mucit olduğundan, kendisine “Zamanın güzeli” anlamında “Bediuzzaman” denilmiştir.

Kitaplarda tanındığı adı İSMAİL EBUL-İZ BİN RAZZAZ EL-CEZERİ olarak adı geçer. Batı dünyası onu Cezeri (Cazari-Gazari) olarak tanır. Meşhur olduğu en büyük ve değerli eseri, şüphesiz bütün icad ve tekniği topladığı kitabıdır. Kitabının adı :” EL CAMİU BEYN EL İLİM VEL AMEL-EN NAFİ’ FİS SANAAT İL HİYEL” adlı arapça olarak yazmış olduğu eseridir. Kitabın Türkçe anlamı da şöyledir: “İlim ve tekniğin birleşmesiyle, hayal san’atının toplamı” diyebiliriz. Akıllara durgunluk veren ve insanları hayrette bırakan bir serdir. Kitaptaki yazı, şekil ve resimler kendisi tarafından yapılmıştır.

Sibernitik, bilindiği üzere; insanlarda, hayvanlarda ve makinalarda, karşılıklı haberleşme, kontrol, denge kurma ve yöneltme bilimidir. Ebuliz, Sibernitikteki Denge Durumu ya da, Elektronikteki Ayarlama Sistemleri’ne el atmış ve başarı ile uygulamıştır. Çok çeşitli makinalar yapmış ve her bir makinesinde ayrı bir Denge durumunu kurmuştur. Bazı şekillerinde Hidro-mekanik tesirler ele alınmasına rağmen, bir diğer şekilde Hidro-Mekanik Güçten yararlanarak, şamandıra ve palangalar arasında “Karşılıklı etkide bulunma” gibi ilginç düzenler, otomatik sistemler kurmuştur.[1] Sonuç olarak Ebuliz İsmail bin Rezzaz El-Cezeri, Otomatik Kontrol Biliminin en zirvesinde dünyanın kabul ettiği alim, deha ve erişilmez bir Kürt mucididir.

Ebul-iz İsmail bin Rezzaz El-Cezeri, Cizre Zengi hakimi Kutbeddin Mevdut Bin İmadeddin Zengi (h.553-565-m.1162-1170) döneminde Mevdud’a Cizre yöneyimi için vekalet eden (1162-1170) İbni Ğazi Ebul Kasım Mahmıd Sencerşah döneminde, Cizre Ulucami kapısı ile kapı tokmakları olan ejderleri yapmıştır. Ebul Kasım Mahmıd Sencerşah’ın ölümünden sonra yerine geçen Seyfeddin Gazi b. Kutbeddin Zengi’nin işi gücü savaş olan birisiydi. Ebul-İz’den aşırı vergi almakta idi. Bu yüzden Seyfettin Gazi b. Kutbeddin Mevdud b. Zengi döneminde (sal.1170-1181) hicri 570 miladi 1174 yılında İsmail Ebul-İz El-Cezeri Cizre’yi terk etti.[2]

İsmail Ebul-İz El-Cezeri Cizre’den Diyarbakır’a göç ederek, 25 yıl başsanatkar olarak Diyarbakırda Artuklu Sarayında kaldı..[3] İsmail Ebul’iz Diyarbakır Artuk Sultanı Kara Aslan’ın (Saltanatı: h. 540-570 ve m. 1144-1174 ) torunu ve Diyarbakır Hükümdarı Ebul Feth Nasıruddin Mahmud (Saltanatı: H. 597-619 ve M. 1200-1222) için bu eseri yazdığını bildirmektedir. Esas eserini Diyarbakır’da 1205 yılında yazmıştır.

Diyarbakır Artuklu Sultanına yazılmış olan bu eseri, Hasankeyf Artuklu Sultanı Hasankeyf’li (Eskif’li) bir imama 1206 yılında Ebul-İz’in kitabının kopyası yazdırılmıştır. Bu yüzden Hasankef’lilerden bazıları Ebul-İz’i kendilerine mal etme çabasına ve yanılgısına girerler. Halbuki Ebul-İz’in veya Cezeri’nin Hasankeyfle yakından uzaktan hiç bir ilgisi yoktur. Hasankeyfli olsaydı, ona Eskifi veya Hasankeyfi derlerdi.

Aynı zamanda Ebul-İz’in Diyarbakır’la da hiçbir ilgisi yoktur. O dönemde Zengi yönetiminde olan Cizre’den vergiler ve savaşlar için Diyarbakır’a 1174 yılında göç etmiştir. Artuk sultanı Kara Aslan ve torunu ve Ebul feth Nasıruddin Mahmud’a (Sal: 1200-1222) 25 yıl hizmet yaptıktan sonra, vatan hasreti ve Cizre’deki kardeşi Hasan Ali Ebul-İz için Cizre’ye kendi arzusu ile dönmüş ve Cizre’de ölmüştür. Dünyaca ünlü bu iki kardeş İsmail Ebul-İz El-Cezeri ve Hasan Ali Ebul-İz El-Cezeri, Cizre mezarlığına layık görülmeyerek Nuh Peygamber (as) Camii avlusuna gömülerek üzerlerine kubbe yapmışlardır.Her iki kardeşin türbesi Cizre’dedir. El-Cezer’nin Diyarbakır’la hiçbir ilgisi yoktur. Diyarbakır’lı olsaydı “Amedi” “El-Amedi” veya “Diyarbekri” denilirdi. Diyarbakır Ulu Camii avlusundaki taş saatı da rahmetli Ebul-İz yapmıştır.

Eserinin Türkiye’de 5 kopyası olmak üzere, tüm dünyada 16 kopyası bulunmaktadır. Türkiye’de, Topkapı Saray Müzesinde 4 adet, 1 adedi de Süleymaniye Kütüphanesi’ndedır. Dünyada 1 tanesi Bağdat Cahıs Kütüphanesi’nde, 1 tanesi Dublin Chesterbeatly Kütüphanesi’nde, 2 adedi de Oxford Bodleian Kütüphanesi’nde, iki adedi Leiden Universite Kütüphanesi’nde, üç tanesi de Paris Bibliotheque National’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli müze ve kolleksiyonlarında farklı yazmalardan koparılmış, minyatürlü sayfalar bulunmaktadır.[4]

İstanbul Ayasofya’da bulunan El Cezeri’nin el yazma kopyası bir eserinin 66 sayfası alınmıştır. Ortaçağda tüm avrupa cehalet bataklığında iken, müsülüman alimlerimiz ve Ebul - İz ilmin en zirvelerine çıkmışlardı.

İstanbul Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütüphanesi’ndeki eserinin kopyası 1206 tarihlidir. III. Ahmet Kütüphanesinde bulunan bu el yazması eserin kayıt numarası 3472 dir. Mevdut El Cezeri’nin yazmalarının en eskisi olan bu nüsha, kayıp orjinal eserin bir ikinci el kopyasıdır. Aynı Kütüphanede, 3606 kayıtlı başka bir el y azması ise 1354 tarihlidir.[5] Eser, Yavuz Sultan Selim tarafından da Türkçe’ye çevrilmiştir.[6] Ayrıca İngilizce, Almanca ve Fransızca’ya tercüme edilmiştir.

Ebul-İz El- Cezeri, “El Cami’ Beyne’l-İlm ve’l AmelEn Nafi’ Fi-Sınnatil-Hiyel” adlı eserinde önsözden başka 50 adet şekil, 55 adet çok ilginç buluş ve 15 farklı düzen yer almaktadır. Eser 6 bölümden meydana gelmiştir:

1. Bölüm; Su Saatleri: Bunlar Binkam (Pingan) denilen su saatleridır. Finkan denilen bir de kandilli su saatleri olup, saatımüsteviye ve saatı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında 10 şekille belirtmiştir.

Saatı Zamaniye: Uzunluğu ne olursa olsun, gece ve gündüzü 12’ye bölmek suretiyle hesaplanan zaman süresi ve bu süreyi gösteren saatler olup, saat süresi devamlı değişmektedir.)

Saatı Müsteviye: Bugün anladığımız manada, günü 24é bölmek suretiyle elde edilen zaman süresi ve bu süreyi gösteren saatlere denir.)

2. Bölüm: Şarap meclislerinde kullanılan otomatik kaplar ve oyunlar. (Şarap: Arapçada içilecek her şeye denilir. Buradaki anlamı içki değildir.) Yani sofralarda kullanılan otomatik kap ve sürahilerle ilgili düzenlerdir.

3. Bölüm: Hacamat (Kan aldırma ve kan toplama) ve ibrikdarlık yapan düzenler.

4. Bölüm: Fiskıyeler, havuzlar ve müzik otomatları hakkında.

5. Bölüm: Kuyu ya da Akarsulardan su çıkaran tulumbalar ve kaldırma düzenleri 5 şekil.

6. Bölüm: Birbirleriyle lişiksi olmayan düzenler. 5 şekil. Bunlar çeşitli saray hizmeti gören makinalar, şifreli kilitler kasalar ve oymacılık.

Ebuliz el Cezeri, büyük bir fen ve teknikçi olmakla beraber, Mühendis, ressam, sanatkar, hattat ve dünyanın ilk Sibernitik alimi, “Elektronik Beyin” in “Komputer Teknoloji” nin “Otomasyon sistemi” bilimsel gelişmesinin de öncüsüdür.

Donald Hill, Ebuliz’den çevirmiş olduğu kitabın adını “Al - Jazari’s book of İngnious Mechanival Devices” bırakmıştır. Türkçesi “El Cezeri’nin Mekanik Hareketler Mühendisliği Bilgisi”demektir. Ebuliz için Donald Hill’in yazmış olduğu esere dayanarak Nature Dergisi şöyle söylemektedir : “12. YÜZYIL MÜSLÜMAN MÜHENDİSLİĞİNİN DORUĞUNA ERİŞMİŞ BİR KİŞİ.” Bilim ve Ütopya 2002 Ocak sayısı “ROBOTLARIN VE OTOMASYONUN ATASI EBUL-İZ EL CEZERİ” kapağıyla elli bir sayfa ayırmıştır.

Ömrünün son yıllarında kendi şehri olan Cizre’ye dönmüş, Cizre’de vefat etmiştir. Nuh (A.S.) Camii avlusunda kardeşi Hasan Ali Ebul-İz’nde mezarının olduğu kubbesinde gömülmüştür.

Araştırmacı-yazar Abdullah YAŞIN



[1] Bilim ve Teknik Dergisi, Sayfa:110-112-113

[2] İsmail Ebul-İz El-Cezerinin “El Camiu Beyn El İlim Vel Amel-En Nafi’ Fis Sanaat İl Hiyel” eserinin önsöz kısmı

[3] El Camiu beynel ilmi vel amel,en Nafiu fis Sanaatil hıyel.Ebul-İz El-Cezeri

[4] Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı;110-112-113

[5] Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı;110-112-113

[6] Cizre Gazetesi,1966-1967 Mahmut Bilge ve Abdullah Cizre notları

ŞEYH AHMED EL-CEZERİ

(1570-1640)

İslam dünyasının en büyük filozoflarından biridir. Eserleri dünya edebiyat klasikleri arasında yer alan çok meşhur Şair ve Mutasavvufudur. Eserlerini Kürtçe kaleme almıştır. Merhum Ciziri’nin adı Ahmed, tanındığı ismi Mella-i Ciziri, lakabı ise Nişani’dir.

Nişani, birkaç anlama gelir; Nişan, ok veya tüfeğin atılacak hedef yeridir. Buna göre Ş. Ahmed (r.a) ya bela ve musibetlerin hedefi veya aşk nedeniyle bir hedeftir. Nişan, Kürtçe’de vücuttaki benlere de denir. Nişani benli demektir. Ayrıca, Nişani alametli, belli kişi demektir. Kendisi çok güzel yüzlü, yakışıklı ve orta boyluydu. Babası Şeyh Muhammed adında büyük bir alimdir. Kendisi aslen Cizreli olup, Bohtan aşiretindendir. 75 yıl yaşamış olup, hiç evlenmeden bekar olarak Cizre’de vefat etmiş ve Cizre Kırmızı Medrese’de gömülüdür.

Büyük Filozof, Alim, Mutasavvuf ve Şair olan üstad Ş. Ahmed El-Cezeri yazmış olduğu 2000 beyitlik Divanıyla tüm dünyaya kendisini tanıttırmıştır. Büyük bir dahi olan Mella-i Ciziri, kasidelerinde Allah (cc) aşkı, Resulullah (as) sevgisi, Kur’an ve hadis konuları işlemiştir. Tasavvufa çok çok yer vermiş, Fenafillah ve Vahdetivücud gibi konuları güzel bir şekilde işlemiştir. Dili sade olup, istediğini veciz, kısa cümle ve beyitlerle en güzel bir şekilde ifade etmiştir. Mevcut divanının her kasidesi sonsuz edebi ve felsefi bir hazinedir. Şiirde çok büyük bir sanat kullanarak, şiir sonlarını, yani her mısranın sonunu sırayla aynı harflerle belirtmiştir. Yani alfabetik harf sırası kullanmıştır. Bir kasidesi örneğin b harfi ile bitiyorsa, o kasidenin bütün beyitleri b ile biter. Böylece alfabenin bütün harfleri kullanılmıştır. Cezeri, Hiç kimsenin tesirti altında kalmamış olup, yepyeni bir ekoldur.

Cizre’de halk arasında merhum Mellayi Ciziri hakkında binlerce hikaye, menkibe, ciltler dolusu keramet ve rivayetler yaygın olup, divanında bunlar açıkça görülebilir. Cizre’de önce babasından okumuştur. Daha sonra Diyarbakır, İmadiye ve Hakkari’de okumuş, Malatya, istanbul ve Doğu-Anadolu’nun birçok il ve ilçelerini dolaşıp görmüştür. İcazetini Setrabas’ta (Diyarbakır) almıştır. Kürtçe’nin bütün lehçelerinin yanısıra Arapça, Farsça, Türkçe’yi çok mükemmel öğrenmiştir. Irak, İran, Suriye, Ermenistan, Lübnan,Gürcistan ve Avrupa’nın bir çok ülkesinde eserleri okunmakta ve edebiyatta tez olarak alınmaktadır.

Ş. Ahmed El-Cezeri zamanında Cizre müstakil olup, Bohtan Emirleri denilen Cizre Azizan Beyliği elinde bulunuyordu.Şimdiki Cizre Kalesi’nde Mir Seyfeddin tarafından yaptırılan Seyfiyye Medresesi’nde önceleri Şeyh Ahmed El-Cezeri Enderun hocalığını yapmaktaydı. Cizre Emiri II. Mir Şeref ibn Bedreddin ibn İbrahim (Hanşeref) çocukları ve bütün akrabaları bu okulda ders görürlerdi. Cizre sarayında prens ve prenseslere ders verirken, yazmış olduğu kasidelerinde sanki bir kıza hitap edercesine birkaç beyti görülür. Söylentilere göre, Cizre Emiri bunu yanlış yorumlar. Önce Cezeri’yi idama mahkum, daha sonra Diyarbakır’a sürgün ettirir. Diyarbakır’da yedi yıl kaldığı ve bu yedi yıl süre içerisinde Cizre’ye bir damla yağmur yağmadığını halk söylemektedir.

Bir gün Diyarbakır’dan mektubunu bir kamışa koyup ağzını balmumu ile kapattıktan sonra Dicle Nehri’ne atar. Ş. Ahmed el Cezeri, durumunu bu mektupta detaylı bir şekilde açıklamaya çalışır. Bu kamış içindeki mektub, Cizre Kalesi’nin kuzeyindeki Rezimiran (Mirler Bahçesi) denilen bahçenin içindeki havuza girer.Beyin hizmetçileri tarafından görülen mektup sudan çıkarılarak Cizre Beyine götürülür. Mektubun Cizre’ye sağlam varması, beyin havuzuna girmesi, Basra’ya gitmemesi, birer keramettir. Yağmurun Cezeri’nin gelişinden sonra Cizre’de yağması, mektubundaki belgeler ve kasidesindeki haklılığı karşısında çok büyük bir hata yaptığını anlayan Cizre Beyi, derhal güzel bir şekilde onu Cizre’ye davet eder. Şeyh Ahmed el Cezeri, Cizre’nin İdil yolu girişi olan ve Mılamışik denilen yere gelmesi ile yağmurlar başlar. Bu olayla çok fazla ilgilenen bey, onu eski görevine atadığı gibi, değerini daha fazla anlar ve onun büyüklüğünü öğrenmiş olur. Ayrıca vefat edince de onu kendi ailesi mezarlığına gömmüştür.

Resulullah’a olan sevgsini bir çok yolla denemiştir. Bir beytinde yarine şöyle seslenip sitem eder.

“Senden olan bir kılını ikiyüz Zin ve Şirin’e değişmem.

Ne olur, sen de beni Ferhat ve Memi gibi saysan”

Şeyh Ahmed (R.A.) haklı olan büyüklüğünü de şöyle açıklar:

Feyzimiz Nil gibidir, Biz Dicle ve Fırat’ız”

Zamanında bazı şahıslarca anlaşılmaması üzerine de şöyle bir veciz ifade kullanır:

“Kerbeşotu isteyen kara Eşek, güllerin değerini ne bilir?”

Divanında top, peyk gibi bir çok fenni şeylerden bahsettiği gibi, belağat, şiir ve yazma konusunda da Hakan olduğunu haklı olarak belirtince, Şirazi’den çok önde ve meşhur olduğunu da şöyle belirtir:

“Eğer nazımdan saçılmış incileri istersen;

Gel, Mella’nın şiirlerini gör, Şirazi’ye ne hacet!”

Zamanın ünlü alimine de,

“Mella yanında bir kıldır” demekle haklı büyüklüğünü ifade etmiştir.

Vahdeti vücud’a en güzel verdiği örneği de şudur:

“Vahdet sırrı ezelden ebede kadar tutmuştur,

Zatıyla vahittir, tektir, ferttir, onun adedi yoktur.”

Aşk hususunda, manevi olarak en incesine kadar aşkın sırlarını çözebilecek tek kişinin o olduğunu ve bu sırları yüz imam ve yüz akıllı-uyanık kişinin çözemediğini şu beyitle gözler önüne serer:

“Sen Mella’dan hep sor, aşkın esrarını çözer,

Bu muammayı yüz iman ve müsteid bilemez.”

Ölmeden önce Allah’(cc) ın sevgili kulları arasına girip Veli (Erenler) halkasına katıldığını şu beyitle belirtir:

“Bana yüz ayrılık bardağı verdiler, kendimi kaybetmedim,

Visalda bana bir bardak verdiler, mahmur ettiler.”

Divanını Mella Abdulselam Naci Arapçaya tercüme edip yorumlamıştır. Hanizade Mella Abdurrahim YAŞIN (Vestani) 1935 yılında divanının Türkçe çeviri ve yorumunu yapmıştır. Mella Ahmed Zivingi de divanının Arapça yorumunu yapmıştır.

Eserleri:

1- Divan Şeyhul Ciziri,

2- Guften Mella, Guften Emir

3- Guften Mella, Guften Faka

Kendisi Cizre Kırmızı Medrese’de çok seneler profesörlük yapmış yüzlerce alim yetiştirmiştir. Devamlı kalmış olduğu medresesinde vefat ederken Cizre Beyi onu kendi aile mezarlığına almıştır.

Hiç yorum yok: