10 Nisan 2008 Perşembe

NE İÇİN SAVAŞ

Savaşmak, mücadele etmek doğanın karmaşık yapısında hayatta kalmak için gerekli, gerekli olduğu kadar zaruri olgulardır. Bunu insan boyutunda düşünelim: Dünyaya gelen insan yaşamını sürdüreceği doğayı tanımak için, zihinsel, fiziksel ve psikolojik açıdan her türlü donanıma sahip olarak önündeki engellerle başa çıkmaya çalışır. Doğadaki canlıların yaşam alanları onların organik ve fiziksel yapısına uygun alanlardır. Bir kutup ayısını sahra çölünde yaşatamazsınız. İnsanlar da böyledir. Kendi kültüründe, sosyal yapısında yaşamak ister. Özgürlük kavramı işte burada can alıcı öneme sahiptir. İnsan kendi toprağında, dinini, örfünü ve ahlakını yaşayamıyorsa, savaş kaçınılmazdır. Psikolojik savaşla başlayan bu hareketlilik sonunda kendini gösterir. Böyle bir ortam oluştuktan sonra oturulup biraz düşünülmelidir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli fark insanın “aklını kullanabilmesi”dir. Akıllı bir insan inançlarını, değerlerini koruyabilecek ve yaşatacak yeterliliğe sahiptir. İnsan olaylar karşısında metanetini bozmadan sabırla beklemesini bilmelidir. Sabırla beklerken boş durmaz elbette... Bu süreçte çalışır ve bilir ki insanlığı doğruya götürecek olan gemiyi bilir ona biner. O gemiyi alabora etseler bile inanan insan o gemiyi yeniden inşa eder. İşte savaş budur, inananın savaşı…

Savaş denilince akla ilk gelenlerden biri de silahlı mücadeledir. Silahlı mücadeleyi gerekli kılan belli başlı sebepler vardır. Vatan toprağına gelebilecek olası bir saldırı bunlardan biridir. İnanan Müslüman her ne pahasına olursa olsun toprağını korur. Evet, burada bir soru sormak gereğini duyuyorum: Toprağıma gelebilecek bir saldırının, toprağımda bulunan kamu kuruluşunun yabancılara satılmasından ne farkı var? Bunun cevabını aklını kullanabilen her insan verir. Tabi kullanmasına mani olan kimse yoksa… Ben müslümanım elhamdulillah aklımı da kullanabiliyorum. Özgürlüğüme, özüme sahip çıkmak için mücadele veriyorum, savaşıyorum. Savaşın kötü olduğunu ahlaki boyutunu tartışanlara bir örnek vermek istiyorum: Unutmayalım ki İslam dinini yaymak için görevlendirilen, iki cihan perveri peygamber efendimiz de savaştı. Allah yolunda savaştı. Bu inananların savaşını, mücadelelerini her yönden haklı çıkaran değişmeyen, değişmeyecek olan bir değerdir. Buna sahip çıkalım gerekirse savaşıp canımızı seve seve verelim.

“Vatan muhabbeti, millet yolunda bezl-i hayat;
Hülâsa, aile hissiyle cümle hissiyât,
Mukaddesâtı için çırpınan yürekte olur.
İçinde leş taşıyan sineden ne hayır umulur!
Vatan felakete düşmüş Onun hamiyyetı cûş.
Eder mi zannediyorsun? Herif, vatan berdûş!
Fakat sen öyle değilsin senin yanar ciğerin
“Vatan” deyip öleceksin semâda olsa yerin”
(Fatih Kürsüsünde/ s. 282)

MEHMET AKİF ERSOY

Hiç yorum yok: